Robotlar ve yapay zeka işimizi elimizden alır mı? Hem evet hem hayır...
İnsandan bağımsız çalışan değil, insana eşlik eden teknolojiler ise tıptan tarıma artık her yerde. Peki ya işlerin geleceği?

Fotoğraf: Unsplash
Öndercan Muti
İstanbul Gençlik Araştırmaları Merkezi
Dünya Trump yönetiminin gümrük vergilerini, tetiklediği ticaret savaşlarını tartışıyor. Bu yeni ‘korumacı’ uygulamalarla Amerikan sanayi üretiminin artması, işsizliği düşürmesi ve bu sanayi istihdamına bağlı birçok bölgenin ve şehrin göç vermek yerine nüfusunu ve ekonomik canlılığını koruması umuluyor. Sadece düşen doğum oranları, azalan ve yaşlanan nüfus değil otomasyon ve yapay zeka da yakın geleceği ve emek piyasasını etkileyecek. Evrensel okuyucuları yeni teknolojilerin çalışma koşullarına etkisine dair tartışmalara aşikar.[1] Öngörmenin zor olduğu bir şekilde gelişen, etik tartışmaların, mevzuat ve yasaların geriden takip edebildiği yapay zeka ve robot teknolojisi halihazırda herkesin işini etkiliyor. Bu yeni teknolojiler yeni iş kolları yaratma potansiyeline sahip olduğu gibi kimi iş ve üretim alanları da insansızlaştırabilir, yeni işsizlik dalgalarına, kimi alanlarda emeğin daha da değersizleşmesine neden olabilir.
Ama önce bugüne ve var olan teknolojilere bakalım. Otomasyon ve robotlaşma kâr artırıcı teknolojiler olarak uzun süredir yaygın kullanımda. Otomobil fabrikalarında montaj işini üstlenen dev makine kollar ya da elktronik alet üretiminin çoğunluğunu tek başına ince işçilikle yapabilen ya da devasa perakende depolarında büyüklü küçüklü paketleri dikkatle raflara dizen robotlar... Kârlılığı arttırdığı için doğrudan insan emeğinin yerini almış bu örnekler otomasyon ve robotlaşma denilince akla ilk gelenler.
İnsandan bağımsız çalışan değil, insana eşlik eden teknolojiler ise tıptan tarıma artık her yerde: Cerrahi müdahelede kullanılan robot kollar, tanıda bulunan, kanser tehlikesini tespit edebilen yapay zeka cilt tarayıcıları, zeytin veya çilek gibi incelikli ve yoğun emek isteyen meyvelerin toplanmasında kullanılan makineler... Ve tabii ki kod yazmadan veri girişine, gazetecilikten akademisyenliğe, görsel iletişim gibi yaratıcı işlerden email yazmak gibi banal işlere herkesin gün içinde başvurduğu Chatgpt gibi yapay zeka iş kolaylaştırıcılar. Bu aygıtlar yaygın kullanımına rağmen insan emeğinin büyük çapta yerini almış ya da emeğin değerini düşürmüş değil; yani otomasyonun otomatik olarak işsizliği arttıracağını kanıtlamak zor.[2]
Şurası kesin: Otomasyon ve yapay zeka hemen her iş kolunda çalışanların yeni teknolojilerle uyumlu yeni beceriler edinmesini gerektirecek. Yapay zeka ve robotlar ağır ve tekrara dayanan işleri hızlıca gerçekleştirse de el becerisi, yaratıcılık ve programlanmış bilgi dışında yaratıcılık ve uygulama veya etik ya da hukuki sorumluluk gerektiren işler yine insan emeğiyle mümkün olacak. Yani robotlar ve yapay zeka her insanın işini elinden almayacak.[3]
Ancak herkes veya her ülke aynı şekilde etkilenmeyecek: IMF’nin yapay zekaya hazırlık endeksine göre Kuzey Amerika ve Avrupa en hazırlıklı bölgeler. Buralarda hem bu teknolojinin kendisine hem de dijital altyapıya, insana ve insan yeteneğine, genel olarak yeni buluşlara yatırım yapılıyor, bu gelişimi ve buluşu destekleyecek yasal çerçeveler tartışılıyor ve gelişiyor. Almanya gibi otomotiv sektörüyle robotlaşmanın yoğun olduğu bir ülke yapay zeka hazırlılığında öne çıkabiliyor ama komşularının emek piyasasını da peşinden sürükleyebiliyor: Kârlılık beklentisiyle üretimin kaydırıldığı Polonya, Çekya veya Slovokya gibi ülkeler de teknoloji aktarımı ve yatırımı ve eğitim alanındaki iş birlikleri sayesinde benzer ekonomik verilere sahip ülkelere göre daha hazırlıklı olabiliyor. Kuzey ve Güney Avrupa arasındaki fark gibi Avrupa’nın komşularıyla arasındaki makas da açık: Türkiye bu endekste OECD üyesi olmayan Bulgaristan’ın ve 2008 krizinin etkilerini taşıyan Yunanistan’ın gerisinde, Gürcistan’la hemen hemen eşit puanda.
Peki Türkiye neden hazırlıklı değil?
Yapay zeka ve robotlaşmanın insan emeğinin yerini aldığı ve alması beklenen işler büyük oranda mesleki eğitim ve program bilgisi gerektirmeyen, insana eşlik eden makineleşmenin az ya da sınırlı olduğu ve deneyimin ikincil sayıldığı, yani yüksek el becerisi olmaksızın tekrara dayanan işler. Southampton Üniversitesinden Jacub Pilak ve Emily Baker AB destekli bir araştırma projesi için kaleme aldıkları raporda çalışma yaşındaki nüfusun eğitim seviyesinin otomasyon ve robotlaşmanın etkisini anlamak için bir ölçü olabileceğini savunuyor.[4] Türkiye ise AB ve aday ülkeler arasında yüksek öğrenim ya da mesleki öğrenim görmemiş nüfusun en yoğun olduğu ülke. OECD ülkeleri içinde eğitime en az yatırım yapan ve 25-34 yaş arası nüfusta orta öğrenim mezunu olmayanların oranı en yüksek ülkelerden biri.[5] Haliyle çalışanlara kendilerini ve yeteneklerini geliştirme olanağı sunmakta da yetersiz.[6] Yapay zeka ve robotlaşmanın büyük oranda insansızlaştıracağı inşaat ve lojistikten hizmet sektörüne ve ofis işlerine gibi birçok alanda çalışanların yeni beceriler kazanması, gelişen teknolojiyle beraber çalışması zorunlu. Türkiye’de zaten düşük ücretlerle çalıştırılan büyük nüfusun kamu imkanları ve politikaları olmadan yeni beceriler kazanması ve farklı iş alanlarına kayması imkansız.
Jacub Pilak ve Emily Baker’a göre yapay zeka bazı işleri tamamen devralmasa da kimi becerilerin değerini düşürebilir, bazı meslekleri yeniden tanımalayabilir. Henüz sürücüsüz araçlar güvenli değil ama yarı otomasyon sistemleri kullanımda. Yakın gelecekte sürücüsüz araçların insan ve mal trafiğindeki oranı ya da yapay zekanın sürücü olarak rolü artarsa araç sürücülerinden ziyade otomatik araçlara eşlik eden, depoları boşaltan ya da yolculara hizmetle veya sadece güvenlikten sorumlu sınırlı sayıda insan işçi görebiliriz. Ana işi data girişi, evrak düzenlemesi ya da büro organizasyonu olan birçok ofis çalışanının işinin de yapay zeka tarafından üstlenilmesi yakın gelecekte mümkün. Bürolarda daha az sayıda fakat ana işi yapay zekanın yaptığı işi denetleme veya ona yön vermek olan insan çalışanla da karşılaşmak sürpriz olmaz. Hatta restoranlarda veya iş yerleri, oteller ve büyük etkinlikler için günlük yemek çıkaran işletmelerde mutfaktaki çalışanların hatta aşçıların ya da şeflerin yerini yemeği hazırlayabilen, yine insansız ya da az sayıda insanın denetiminde hazırlanmış malzemeleri pişirebilen ve hatta yeni tarifler çıkarabilen robotların aldığını düşünün.
Bazı işler insanlar için tamamen ortadan kalkmayabilir, yapay zeka imalattan düşük düzeyde mühendisliğe, güzellik uzmanlığından müşteri hizmetlerine hem teknik bilgi hem de daha yüksek beceri ve tecrübe gerektiren işlerde insanları destekleyebilir. Yani yeni teknolojiler bu gibi alanlarda zorunlu olarak çok daha az insana ihtiyaç duyulmasına yol açmayabilir, fakat bu teknolojilerle çalışmayı bilen insanlar gerektirebilir. Yani birçoğumuzun çalışma hayatında farklı eğitimlerden geçmesi, dijital okuryazarlılığının arttırılması ve bu teknolojilerle haşır neşir olması gerekebilir. Yapay zekanın rolünün artacağı birçok iş, orta düzeyde eğitim veya az sınırlı düzeyde meslek eğitim gerektiren işler[7] ve Türkiye yine AB ve üye ülkeler arasında çalışan nüfus içinde orta düzeyde eğitimlilerin en yüksek olduğu ülke. Örneğin, büro asistanlarından kuyumculuk ve sağlık çalışanlarına, ustabaşları ya da muhasebe şefleri dahil birçok yapı ve inşaat emekçisinden ve muhasebe ve maliye çalışanına kadar çok sayıda insana yeni becerilerin kazandırılması gerek.
Uzmanlar yapay zekanın bir işe tehdit oluşturup oluşturamayacağını yapılan işin ne kadar maharet gerektirdiği ya da güvenlik gibi faktörlerin belirleyeceğini savunuyor. Yüksek öğrenim, beceri ve deneyim gerektiren yazılım, mimarlık, muhasebe ve finansal analiz gibi alanlarda da yapay zeka insan emeğinin değerini düşürebilir, birçok daha prestijli ve daha yüksek ücretli iş yapay zekaya eşlik eden teknisyenliğe dönüşebilir. Ancak bilim, tıp, mühendislik ve yine mimarlık gibi alanlarda yapay zeka karmaşık hesapları ve analizleri yapma işini üstlenerek insanların yerini almaktansa onları destekleyebilir. Bilimsel araştırmalarda yapay zekaya dayalı veri toplama ve analiz yaygınlaşıyor, kimi üniversiteler ve akademisyenler öğrencilere Chatgpt gibi platformların veya programların kullamını yasaklamak yerine öğrencileri yeni teknolojileri nitelikli ve yaratıcı biçimde kullanmaya teşvik ediyor. Yine yapay zekanın yeni uzmanlık alanları ve iş kolları ortaya çıkarması da mümkün.
Nüfusu yaşlanan, mevcut çalışan açığını göç ile gidermesi imkansız Almanya gibi bir ülkede otomasyon ve yapay zekadan beklentiler yüksek. Yaşam boyu ve mesleki eğitim gibi programlarla dijital okuryazarlığın geliştirilmesi ve yeni teknolojilerle üretim ve çalışmanın kolaylaştırılması umulabilir.[8] Hizmet sektöründe, sağlık hizmetlerinde veya lojistik ve taşımada otomasyon ve yapay zekanın yaygınlaşması, gençlerin büyük şehirlere göç etmesiyle temel hizmetlerin ve ihtiyaçların karşılanmasında sorunların baş gösterdiği daha küçük yerleşimlerini hayatta tutabilir. Çalışan insan bulamadığı ya da maliyetleri karşılayamadığı için kapanan fırınlar, restoranlar geri dönebilir, nüfus azalsa da iktisadi hayat ve yaşam kalitesi korunabilir. Ancak Almanya gibi üretimde robotlaşmada lider, yapay zeka hazırlığı yüksek bir ülkenin tek başına yeni teknolojilerin dönüştürücü etkisini yönetebilmesi imkansız. Bu yüzdem bir süredir AB içerisinde yapay zekaya hem yasal bir çerçeve oluşturulmaya hem de üye ülkelerin yeni teknolojiler konusunda bilgi, deneyim ve kaynak paylaşmasına yönelik yeni mekanizmalar üzerinde çalışılıyor.[9]
Geldik can alıcı yere.
OECD verilerine göre Türkiye’de çalışma yaşındaki nüfusun yarıdan biraz azı ücretli bir işte çalışıyor. Kadınların iş gücüne katılımı ise sadece yüzde otuz. Tekrarlarsak, çalışanların çoğu yapay zekanın ve otomasyonun yakın zamanda destekleyeceği değil tehdit edebileceği alanlarda çalışıyor. Otomasyon ve yapay zekanın kârlılığı arttıracağı alanlarda sermayenin emeğin becerilerini geliştirmek yerine robotlaşmaya yatırım yapacağını tahmin etmek zor değil. Genel eğitim harcamaları ve çalışan nüfusun yeni beceriler kazanması için yapılan yatırımlar doğu ve güney Avrupa ülkelerinin de çoğu OECD ülkesinin de gerisinde. Temel ya da yüksek eğitim ya da yüksek veya az hüner gerektiren her işte insanların dijital becerilerinin ‘update’ edilmesi için yeni kamu programlarına ve eğitim yatırımına ihtiyaç var. Türkiye’de hâlâ nüfus artsa bile eskiden imalat, tarım ve hizmet sektörüyle ayakta kalabilen birçok yerleşimin de hem demografik hem de iktisadi açıdan küçüldüğünü de unutmamak gerek.
Tabii ki kısır siyasi hamleler için bir günde on milyarlarca dolarlık birikimin heba edilebildiği bir ülkede ‘fütüristik’ tartışmalar lüks sayılabilir. Fakat uzak bir gelecekten değil yıkıcı sonuçları da hissedilen bir dönüşümden bahsediyoruz: Saati 2 doların altında yapay zekaya içerik üretimi/ sömürüsü, bu içerikler üretilirken amansızca kullanılan doğal kaynaklar ve yapay zeka ile gerçekleşen savaş suçları ve insan hakları ihlalleri.[10] Gençler uzun süredir gelecekten kaygılı, aldıkları eğitimin kazandıracaklarından, emeklerinin karşılığını bir gün alabileceklerinden şüpheliler. Demokratik haklarına ve geleceklerine sahip çıkma mücadelesi veren bu kuşaklar için yapay zeka ve robotların şekillendirdiği bir emek piyasası ve üretim ilişkileri hiç de uzak bir gelecek değil.
Dipnotlar:
- ^ Arif Koşar, Pandemi, otomasyon ve işçi sınıfının geleceği, 29 Aralık 2020.; Pınar Öğünç, Yapay zekâ köleleri, veri işçileri, platform proletaryası, 14 Aralık 2024.
- ^ Tuğba Eroğlu, Adana’da Robotlar ve kapitalizm konuşuldu, 22 Şubat 2022.
- ^ Emily Barker, ‘How robots will change our jobs’,
- ^ Barker, Emily and Jakub Bijak (2024): "Europe’s challenges of population ageing: Are migration and automation possible solutions?" FutuRes Research Report and Policy Paper.
- ^ https://bit.ly/4jx5mio
- ^ https://bit.ly/4lzKcSA
- ^ Bkz. Baker ve Pilak.
- ^ Bkz. Baker ve Pilak.
- ^ https://bit.ly/4jyLThX
- ^ İsmail Gökhan Bayram, ‘Yapay Zekanın arkasındaki görünmez maliyet’, 4 Ocak 2025,
Evrensel'i Takip Et